Biz ademoğulları hiç bitmeyen arzularımızın peşinden koşuyor,koştukça yoruluyor,yoruldukça tükeniyoruz.Hırslar,arzular,kıskançlıklar,aşklar,ağlamalar … derken tekrar tekrar başa dönmeler.
Her şey aslında çocukluk denen dönemde saklı.Tıpkı tohumun kalbindeki sır misali.Duvarlar arasında anne ve babanın kontrolünde ve kardeş veya daha fazlası ile karşılaşılan, hayatıda bundan ibaret olarak düşünülerek başlanılan hikayeler. Ne zaman ki bu duvarlar arasından tek çıkılmaya başlanılır “bizim çocuk çok değişti ” cümleleri havada uçuşur. Aslında değişen çocuk mudur ? Yoksa artık kontrolü kaybettik kaygısı mıdır?
Karmaşanın en yoğun yaşandığı dönemde ailemiz de sağolsun yangına körükle gitmeyi acayip güzel başarır.Huzur aranılan limanlara fırtına bizden önce varmıştır bile.Savrularak geçirilen bu dönemlerde çocukluk gibi parçaları eksik yapboz gibi tamamlanmış sayılır.
Artık her şeyin tamam olduğu döneme geçmeliyiz değil mi?Bizimde artık duvar örme zamanımız gelmiştir.Bir itiliş mi yoksa olması gereken mi ?Herkese göre cevap değişken olabilir. Biz ve değişen rollerimiz.Üst makama yükselişimiz.Artık bizimde çocuklarımız var .Yerine getirmek durumunda kaldığımı birçok sorumluluklar dizisi.
Bundan sonrası artık nihai sona hazırlık evresi! Pişmanlıklar ,keşkeler,eskilere duyulan özlem…Leylalarda takılı kalan ruhun,son çırpınışları.
Son!
Bir yanıt yazın