Elinde Ki Ateş İle Yüreğimi Yakma !

Yorum yazın

etElinde Ki Ateş İle Yüreğimi Yakma !

Yaşlıca bir adam cami avlusun da yanlış bir şekilde abdest alıyormuş.

Alim bir zaat onun bu halini görmüş”amca şurda bir abdest alayım da bir bakıver, doğru mu abdest alıyorum acaba “demiş.

Yaşlı adam ,abdestini tamamlayan zaata  “evlat sen doğru abdest alıyorsun da , benim abdest alırken yanlışlarım var “demiş.

Alim zaat ne incitmiş nede incinmiş.

Bize masum görünen düşüncelerimiz, uyarılarımız  karşımızdaki insanın ruh dünyasın da nasıl yankılanıyor? Din açısından bir hatayı uyarırken bizim söyleyiş şeklimiz,halimiz kişinin davranışlarını ne şekilde etkiliyor ? Bize göre günah olan hal ve hareketlerin, dinen hükmünü gerçek mana da biliyor muyuz ? Doğru bildiğimizi,yanlış aktardığımız için, karşımızdakini Hakka yönlendireyim derken,hem dünyasını hemde ahiretini ziyan edecek şekilde isyana sevk ediyor olabiliriz ,dikkat !

İnsan yaradılış itibariyle günaha meyilli yaratılmıştır.“Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı.” (Hadis-i Şerif )Günah işleyebiliriz , hata yapabiliriz.Ama şunu unutmamak lazım, bir cam vazo kırılınca, yapıştırılarak tamir olur lakin eski hali kadar estetik bir görüntü vermez.Biz ümit kesmeyip nasuh bir şekilde tövbe etmeye son nefese kadar devam etmeliyiz.

Çoğumuz islam ile geleneği ortaya karışık şekilde yaşıyoruz.Kişileri ve gelenekleri örnek alarak islamın yolun da yürüyemeyiz .Bizim rehberimiz Kitap ve Sünnet olmalıdır . Yüce dinimiz beşikten mezara kadar nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğini bize açıklamıştır . İnsan kendisine hangisi rahat geliyorsa onu seçiyor, o da ayrı olay.Yıl da bir ay oruç tutup islamı tozlu raflara kaldırarak hakiki müslüman olduğumuzu iddaa edemeyiz. Müslüman isek sorgulayıcı  olmamız gerekiyor.Kapitalist dünyanın önümüze her sunduğunu sorgulamadan içselleştirmememiz gerekiyor.Seçtiğimiz her ne varsa bu bana yakışır mı ? değilde  islama yakışır mı ? sorusunun cevabını aramalıyız.

Yaptığımız işlerimiz de yaptıklarımıza dönüp bir bakmamız gerekiyor.Ben bu fiilim ile kendime ya da müslüman kardeşlerime ne kazandırıyorum ne kaybettiriyorum . Bu , kaf dağının tepesinde ki hallerimiz değil,en basiti mangal başın da bir resim,bu resmi 55 yaş altı diyebileceğimiz herkesin kullandığı sosyal medyada neden paylaşıyorum ? bunu paylaşmak bana anlık bir hazdan başka ne kazandırıyor olabilir . Evine ayda 100 gr et alamayan müslüman kardeşime çok şey kaybettiriyor olmasın sakın ! Kazandırmaya biliriz lakin kaybettirmemeye dikkat etmemiz gerekiyor . Bilinçsizce yaptıklarımız dan incinenlerin olduğunu bilmemiz gerekir.

Müslüman olmak ,ince ,naif, hassas ruha sahip olmaktır .Ne güzel olurdu sözde islam olduğumuz kadar, özde islam olsaydık.Ne güzel olurdu Müslüman olmanın gerçek anlamı bilseydik.

Dua “Allah ‘ım kalbimize islamın şuurunu ver’ amin

 

 

Kangrenli Toplum

Yorum yazın

Kangrenli Toplumistimar-2

Bir kuşa bakınca uçabileceğini,renginden hangi türe ait olduğunu,sıcak ülkelerde mi yaşar soğuk iklimleri mi sever,ne yediğini ne içtiğini,insanlara olan yakınlığını dahi biliriz.Kuşların bilgimiz dışında farklı bir davranışını görürsek (uçamadığını),bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünürüz.Eğer biraz merhametimiz var ise ona yardım etmeye çalışırız.İmkan varsa veterinere götürürüz.Onun eski yaşantısına dönmesi için tüm gayretimizi harcarız.Çevremizdeki  diğer hayvanlar için de aynı durum söz konusudur.Biliriz ki onlar çaresizdir ve bize ihtiyaç duyarlar.

Kafamızı şöyle bir insanoğluna çevirdiğimizde,iki türden oluşuyoruz diyebiliriz, bir kısmımız siyah bir kısmımız beyaz ama fark yalnız renkte..tüm insani özelliklerimiz aynı..Hepimiz hemen hemen aynı gelişim dönemlerinden geçeriz.Bakınca hepimiz insan olarak görünürüz.Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en hayırlısı)olarak anılırız.Taki ruhumuzun çamuru elimize yüzümüze,davranışımıza yansıyana dek.Öyle hal alırız ki çevremizdeki masum kişilere de ,bizim ruhumuzun çamuru sıçrar.İşte o zaman surette insan olsak dahi,ben de insanım desekte,  biz artık Kuran’ı tabirle belhum edal (araf suresi 179. ” ulâike kel en’âmi bel hum edallu”ayette geçen “onlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan da daha aşağı”)oluruz.

Hata yapabilir insan. Hatası masumların hayatını yok etmek ise, hata yapan insanın da hayatının bitmesi gerekiyor.Nasıl ki vücutta bir organ kangren oluyor,vücudun yaşaması için o organ zaruri olarak kesiliyor.Toplum da bir vücuda benzer. Toplumun kangren olan insanlarını ayıklamak zorundayız.Tüm kangren vücuda yayılmadan bu işlemin vuku bulması gerekiyor.Acil müdahele edilmezse, organı yaşatalım derken vücudu kaybedeceğiz.

Altına çamur sıçrasa dahi altın değerinden bir gram kaybetmez.Eğer topraktan yaratılan insan çamurlaştı ise ona da artık laf kar etmez.Nefsini besleyen obez olur,obur olur.Ruhunu besleyen alim olur,arif olur.Kardeşler bozulan ruh dünyamızı ilimle,ahlakla düzenlemeye gayret gösterelim.Bu çaba içersin de yaşamaya gayret edelim.Başa çıkamadığımızı düşündüğümüz durumlar da uzmanlardan destek alalım.Varlığımız, birilerine eziyet halini almasın.

Dua:Ey Allah’ım bizi ve neslimizi  Hz muhammed (sav) ayak izlerini takip edenlerden eyle…Amin

Bal Yemesin

Yorum yazın

arıBal Yemesin

İmamı Azam Hazretlerinin huzuruna, bir zaat gelmiş.”Oğlum çok rahatsız ne yapmalıyım” diye sormuş:

Hoca cevap vermiş”bugün git,40 gün sonra gel”

Adam şaşırmış ,hocaya da bir şey diyemeden evine dönmüş.Günler gelip geçmiş.40.günün sonun da oğlunu da yanına alarak  tekrar hocanın yanına gitmişler.

Hoca onları görünce cevap olarak “oğlun bal yemesin “demiş.

Sorusunun cevabını almış almasına ama demiş hocam”şu üç kelime için beni 40 gün beklettin,hiç oldu mu”diyerek söylenmiş.

İmamı Azam Hazretleri”ben de 40 gün bal yemedim ki,sözüm yavrucağa tesir etsin “diyerek,günümüzü de aydınlatacak bir cevap vermiş.

Bugünler de özellikle tesettür konusun da çok görselle karşılaşıyoruz.Başörtüsü sorunu gitti,adeta tesettür sorunu başladı.Kardeşler bırakın sular aksın yolunu bulsun.Siz ne kadar set koymaya çalışırsanız çalışın bir yerde çatlaklar olacak.Kaybeden belkide siz olacaksınız.Söylenmek yerine dua edebilirsiniz.Yanlışı savunmuyorum lakin konuşmadan önce bir aynaya bakıyor muyuz?Birine bol keseden yazıp,çizip,konuşurken kendimizi süzgeçten geçiriyor muyuz?Sadece tesettür konusu olarak değil tüm davranışlarımızda bu durum söz konusudur.

Cenab-ı Allah, anne baba ya ayette“öf” demeyin diyor.Ya biz anne babaya hak ettiği değeri verebiliyor muyuz?Anne ,baba olarak internet, akıllı telefon, tablet, tv nin ellerine bıraktığımız yavrularımızdan nasıl bir yetişkin olmasını bekliyoruz.Arpa ektiysek,buğday büyümesini beklemek akıl işi değil.

Çok ilimler öğreniyoruz lakin hiçbiri tesir etmiyor.Ahlakımız da bir milim düzelme olmuyor.Neden eğitilemiyoruz?Yıllarca çevreyi temiz tutmamız gerektiği söylense de biz yediğimiz çikolatanın ambalajını hiç düşünmeden gönül rahatlığı ile sokaklara bıraka biliyoruz?Bir yunus dahi denizde topla dans etmeyi öğreniyor ,biz insan olmayı neden öğrenemiyoruz?

Hani bir örgü başlarsınız,bir yerinde bir ilmek kaçar.Örgünüz bitse de küçük hatanız canım örgünüzü,emeğinizi mahveder.İşte bizler de hayatımızda ki küçük hataları bulmamız lazım.Bulmak için de aramak gerekir.Kardeşler arayalım.Arayan bulacaktır.

Dua: Allah ‘ım sen bizi aklını,kalbini, dilini, güzel kullanan ve hayırda kullananlardan eyle…Amin

Not:Kişilerin birbiri ile kurdukları iletişimde yüzde 7-10 kelimelerin,

yüzde 30-38 ses tonunun,

beden dilinin etkisinin ise yüzde 55 – 60´ etkili olduğunu biliyor musunuz?

 

 

 

Canlı Bombaya,Canlı Kalkan

Yorum yazın

Canlı Bombaya,Canlı kalkanKalkan

İnsan doğar,yaşar,ölürdü,bundan yüzyıllar önce şimdilerde dünyaya gelmek ve gitmek arası çok kısa sürüyor.Şu günlerde evden dahi çıkmak istemiyoruz.Özellikle toplu şekilde hareket edilen hiç bir yere gitmek istemiyoruz.Üzülüyoruz,ağlıyoruz,korkuyoruz çaresiz bekliyoruz.Yöneticilere veryansın ediyoruz.

Yasinler,Fetih vb sureler okuyor, tesbihatlar çekiyor,sonu gelmeyen dualar ediyoruz.Bu zulmü yapanların kahrı perişan olmalarını istiyoruz.Biz kim miyiz ?Allah’ tan başka kimseden korkmayan Müslümanlar.

Oysa sensin, mülteci müslüman kardeşinin yetim yavrusunu kolundan tutup kaldırıma yapıştıran…Bu kadar aç insan feryadına üç maymunu oynayıp,keyiflerini sosyal medyada paylaşan…İslamın emirlerini bir paçavraya çeviren,sünnetleri yapmasak da olur diyen…

Hangi yüzünle el açıp Allah’tan yardım istiyorsun.Ey nefsim,ey müslüman kardeşim! ölümden korkma! amelinden kork.Dilinle,elinle,halinle çevrendekilere ve islama verdiğin zarardan kork.

İslamı tozlu raflardan indir.Bir libas gibi giy, çıkarma üstünden,her halinden islam fışkırsın.Firavunun nesli sürecek,sen HZ Musa’nın yanın da,yarılan kızıl denizden karşıya geç.Nuh’un gemisine binenlerden ol..Biri sana baktığın da bu Hz  MUHAMMED‘in ümmetindendir,bu EL EMİN insanlardandır,desinler..Allah’a inan,O’na sığın.O seni terketmez. Ta ki sen O’nu terkedinceyedek…

Senin bedenin ve ruhun İslama canlı kalkan olsun.Yoksa insan zaten ölecek. Ha bugün ha yarın…

De ki yalan…

 

İki Çocuklu,Öğrenci

Yorum yazın

IMG_20160311_162104İki Çocuklu,Öğrenci

Bir bahar sabahıydı,kulaklarımda bir inileme sesi ile gözlerimi açtım.Yataktan fırlayarak kalktım.Oğlumu banyoda kusarken buldum.Yavrum neyin var demeden apar topar hazırlanıp, yakınımızda bulunan hastahanenin acil bölümüne gittik.Bizim için acil olan çoğu zaman sağlık personelleri için çok sıradan oluyordu.Sıra aldık  beklemeye başladık ve bizim numara numaratörde göründü.Doktorun bulunduğu odaya girdik,yanına yaklaşıp derdimi anlatmaya çalıştım.Doktor sanki mesleğe o gün başlamış havasında bana sorular soruyordu.Çocuğun yaşı kaç sorusunu bir kaç kez tekrarladı. Bana acil bir durum olmadığını, soğuk algınlığı olduğunu söyledi.Reçeteye bir şurup ve iki sprey yazdı,odadan çıktık.İlaçları eczaneden alıp,eve döndük.

Kahvaltı hazırladım.Yedik ama oğlumun hiç iştahı yoktu.Çocuğun halsizliği,doktorun acemiliği benim içimi bir sıkıntıya boğdu.Eşimi telefonla arayıp durumu anlattım, özel polikiliniğe çocuğu götürmek istediğimi söyledim,oda onay verince ,polikiliniği aradım. Doktorun müsait olup,olmadığı sordum.Müsait olduğunu öğrenince hemen yola koyulduk.Otobüse bindik.Birde baktım “abim”,arka kapıdan kalabalığın içinden bize doğru yaklaştı.O kadar insanın içinden yüzü o kadar sıcak gelmişti ki.Biraz sohbet ettik,oğlum o kadar halsizdi ki dayısına selam bile veremedi.Derken ineceğimiz durağa geldik. Abimi kalabalıklar içine  bırakarak koşar adımlarla hastanenin veznesine ulaştık.Veznede ki bayan doktorun hastasının dolduğunu, sıra veremeyeceğini söylediği an kalbimin hüznü gözümden az kaldı dökülecekti.

Doktorun yanına gidip oğlumun çok rahatsız olduğunu söyledim.Sağ olsun doktor vezneden sıra almamı söyledi.Koşar adımlarla vezneye geri döndüğümde bir kaç kişin sıra olduğunu gördüm,beklemeye başladım.Genç bir çocuk yanındakinin kim olduğunun belirsiz adamın tercümanlığı ile vezneden sıra almaya çalışıyorlardı. Genç çocuk dudaklarının arasından sessizce adını söyledi,veznedeki hanım pasaportunun olup olmadığını sordu.Adam çocuğun pasaportunun olmadığını söyledi.Afkan asıllı,anne ve baba adını,doğum tarihi sorulunca on sekiz yaşında olduğunu söyledi.Yanındaki adamda doğum yılını hesaplamaya çalışıyordu.Belki doğru ,belki yanlış bilgiler veriyorlardı.Karşım da yok olan bir genç duruyordu,zor da olsada sıra almayı başardılar.Savaş dolayısıyla ülkesini terkettiğini veznedeki hanıma anlattı adam.Aralarında ki kısa sohbetten sonra, nihayet bana sıra gelmişti.

Sıramı alıp bir koltuğa oğlumla birlikte oturduk.Kucağımda halsiz yatan oğlum gözlerini duvarda asılı tv deki çizgi filime bakıyor bende muayeneye giren çıkanlara bakıyordum.Karşımda liseden arkadsımı görünce yüzümde kocaman bir  tebessüm belirdi.Yanıma geldi özlem giderdik,çocuklardan, hastalıktan..okuldan bahsettik.Bizim gibi eğitimini  iki çoçuktan sonra tamamlamaya çalışan hanımların anlatacağı sorunlar bitmez,birde çocuk gelişimi ve sosyal hizmette okuyorsan,yaşayarak, okuyarak sohbet uzar gider.Sohbete devam ederken elinde bir şeffaf dosyaya bir not iliştirilmiş oğlum yaşlarında bir çocuk yanımıza yaklaştı ve gözleri oğlumun baktığı  çizgi filimden başka hiçbirşey görmüyordu.İlk önce anlamadım durumu ama sonra nota dikkatli bakınca edince savaş mağduru suriyeli bir çocuk olduğunu anladım.Bir kaç kuruş verip vicdanımı rahatlatayım mı? diye arkadaşıma sordum.İyilik mi kötülük mü yapıyoruzun arasında kaldık ve oğlumun ismi doktorun yardımcısı tarafından söylenince apar topar arkadaşımla vedalaştım,halsiz oğlumu itekleyerek içeri girdim.

Doktor sabah yaşadıklarımızı anlattım.Beni dinledi,oğlumu muayene etti ve oğlumun aslım bronşit olduğunu, bahar ayı itibariyle bunun daha da şiddetlendiğinden bahsetti.Dikkat etmemiz gerekenleri söyledi.İlaçlarımızı yazdı ve bizi nazik bir şekilde uğurladı.İlaçları alıp, oğlumla ilk önce okulum için gerekli bir kitabı almak için  kitapçıya uğradık,daha sonrada eve dönüş için otobüse bindik.Bir gurup lise öğerncisi genç otobüste taşkınlık yapıyordu.Kimse de onların bu hallerine tepki vermiyordu.Bu zamanda birinin yanlış bir harekette bulunduğunu söylemekten de korkuyor insanlar.Gençlerin kanı deli akıyor.Verecekleri tepkiden irkilmiyor değilsin hani.

Biz onlardan önce indik.Oğlumla eve döndük, çok yorulmuştu yatağına uzandı,hemen uyuyuverdi.Bende kendime salata yapıp yerken karşılaştığım kişileri düşünmeye başladım.Üniversiteye gidememiş,eğitimimi tamamlayamamıştım.Kimsenin hayatına ışık olamamıştım. Bunun hüznünü de taki açık üniversiteye kayıt yaptırana kadar yaşamıştım.Eğitim aracım sadece kitaplar olsa da çok şey öğrenmiştim.Çocuk hakkı..eğitim ve öğretim hakkı,kadın hakkı…yaşam hakkı,insan hakkı…İnsan öğrendikçe kendisine sormadan edemiyor.Eğitim sadece kitapta ve anlatılanlar da mı kalıyordu ?Gerçekten birilerinin hayatına bir sihirli değnek gibi müdahale edilebiliyor muydu.?Bugün gördüğüm çocuklar hayatı öğrenmeleri için anasız babasız hiç tanımadıklarının insanların ellerine bırakılmıştı. Öğrendiğim çoğu bilgi hayata geçmiyor muydu?Hak yerini buluncaya kadar hakkı yerini buluyor muydu?.Sorular sorular,cevabını kendim bulmam gereken sorular.Yinede ümidi kesip ipleri bırakmaya hiç niyetim yok.Benim doğmasını göremeyeceğim güneşleri,yatağında masumca uyuyan yavrum görecek belki…

kim bilir…

Aldın Mı Ağzının Payını?

Yorum yazın

Aldın Mı Ağzının Payını?hamur

İnsan yaradılış özelliği olarak hata yapmaya meyilli yaratılmış.İşte tam bu nokta da  -hatada ısrarcı-olmamak devreye giriyor.Hata yapabiliriz ama hatamızı başarı gibi göstermeye çalışmamalıyız.Filan kişiyi kandırdım,filan kişinin ağzının payını verdim…yapılan yanlışı,yanlışla örtmekten başka bir şey yapmıyoruz.

Hz Yûsuf as, kardeşleri tarafından kuyuya atılmış sonra köle diye satılmıştır.Çocuğunu kaybeden bir baba,kuyuya atılan bir evlat,yıllar süren kavuşma hayali.Bunu onlar yaşadı biz de hayatımız da karşılaşmıyor muyuz veya haberlerden duymuyor muyuz?.Böyle kişilerin psikolojik destek almadan bir hayat sürmeleri,bu durumu kabullenmeleri  ne kadar da zor bir durum.

Hz Muhammet Mustafa sav kızı Hz Zeynep ra devenin üzerinden taşa düşürülmesi,karnındaki bebeğini kaybetmesi ve sonra kendinin de vefat etmesi.Çocuğu olan veya hamile kardeşlerimiz bunun ne demek olduğunu daha iyi anlayacaklardır.Ultrasonda ilk kalp atışlarını duyduyumuz da dünyayı bize bahşetmişler gibi seviniriz.Bebeğini kaybeden bir annenin ruh halini nasıl anlatabiliriz ki,yaşadığı acıyı.Günlerce onun gelişini beklemek onun için hazırlık yapmak.Neşe beklerken hüzün deryalarında boğulmak.Bir süre sonra da bebeğini kabeden Hz Zeynep ra da vefat etmiştir.Onu babası da Allah ın Rasülü Hz Muhammet Mustafa sav…dir.

Onlar peygamber deyip geçemeyiz.Onlar peygamber olabilir ama onlar da insandı.Yaşadıkları sıkıntılar zaman zaman onları da çok ağlatmış,neşeli zamanlarında tebessüm etmişler ,iyilik yapanları müjdelemişlerdir. Onlar her hallerinde Cenab-ı Allah a el açmıştırlar.

Affetmek, affedebilmek .Yusuf dedi: “Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah, sizi, mağfiretiyle bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”Yûsuf Suresi 92 Ayet-i Kerime.

Cenab-ı Allah a ne kadar yakınlaşabiliyor isek.Ruhumuzun olayları algılaması o kadar enginleşiyor.Uzaklaştığımız kadar da kendimizi bir dedikodu çukurun da buluyoruz.Bizim yapmamız gereken gün içerisinde, şimdi ,şuan yaşadığımız bir durumda,arkadaş,kolu komşu ne demiş değilde; bize yol gösteren peygamber ne demiş ,yaşanılan bir durumda nasıl hareket etmişler, diyelim.

Değerli bir hocamızdan işitmiştim” af ede ede,af edilmeye layık hale gelebilmeli insan”

Yazmak,konuşmak kolay ,inşaallah uygulayanlardan oluruz.Sizden ricam çevrenizde kırdığınız,kırıldığınız kim var ise onu affedin. İlişkileriniz de ne çok gevşek,ne çok gergin olsun. Hoşçakalın…

Bacım Bu Ne Hâl ?

Yorum yazın

Bacım Bu Ne Hâl
ayakk

Tesettür kullanmayan, hoş giyimli bir bayana sormuşlar;

-“tesettür Paris’ten gelse idi kullanır mıydınız?”

-“evet kullanırdım,”

cevabını vermiş.

Acaba biz tesettürü hangi amaçla kullanıyoruz,moda için mi?

Allah rızası için mi?

Kardeşler,niyetimize ve tesettürümüze dikkat edelim.Etmeyen kardeşlerimizi de uyarırken lütfen çok dikkatli olalım.Bacım Bu Ne Hâl ? şeklindeki söylemlerinden uzak kalalım.Çünkü yarım yapılan işleri Cenab-ı Allah tamamlayabilir ama bizim karşımızdakini inciti tarz da konuşmalarımız,kişinin ağzından hoş olmayan sözler çıkmasına sebep olabilir.Herhangi bir resim, video paylaşımı yaparken de dikkatli olalım.Kaş yapalım derken göz çıkarabiliriz.Bazen konuşmaktan ziyade, kardeşlerimiz için yaptığımız samimi bir dua da çok şey değiştirebilir.

Bir filmi izleriz ve sonunu merakla,heyecanla bekleriz acaba, acaba ,acaba…Biz de kendi hayatımızın başrol oyuncusuyuz.Katil,sapık,işkenceci ,uyuşturucu bağımlısı,veya iyilik meleği,merhamet abidesi,kuran hafızı,öğretmen,doktor,rektör….rol seçimi tamamen bize bırakılmış..Hangi rolü oynamak istiyorsak onu oynayabiliriz.Emeğimizin karşılığını kesin alırız.Rolümüzü iyi anlayıp iyi çalışmalıyız ki,ne yaptığımızın farkında olalım.Çünkü rolünün gereğini bilmeyen aktörün sözleri de pek bir anlam ifade etmeyecektir.

Unutmayalım! her şey çok mükemmel gitse de,her filim mutlu sonla bitmiyor. Filmimizin sonunu da bilmediğimiz için, yaşantımızda duayı,iyi niyeti ve acaba!yı bir kenara asla bırakmayalım.Çevremizdekilere bolca öğüt vermekten ziyade,her halimizle örnek olalım.İnsan duyduğunu unutabilir ama gördüğünü asla…

The End

Bu Tarif Cennetin Kapısı Açtırır!

Yorum yazın

Bu Tarif Cennetin Kapısı Açtırır!cennet kapısı

Bundan bir kaç asır önce bir yemek tarifi öğrenmek için annelerin,kayınvalidelerin,yemek bilgisi olan tüm şeflerin ellerine bakılırmış.Tariften bir detay kaçırmamak için yanlarından bir an olsun ayrılamazlarmış..Muhtemelen bu beraberlik insanların yüreklerinde de ayrı bir muhabbetin olmasına vesilede oluyordu.Büyüklerimizin aralarında ki iletişime bakınca, yeni nesil anne-kız,gelin-kayınvalide ilişkilerinden daha sıkı bir bağ olduğunu görüyoruz.

Günümüz de büyüklerimizle aramıza kuracağımız bağ çok sınırlı. Merak edilen tüm tarifler için internete bakmamız yeterli.Yapacağımız tarifin malzemesi,adım adım yapılışı,sunumu ve hatta  nasıl tüketildiği bile bize sunulmaktadır.Bu tarifleri biz de farklı sunumlar da hazırlayıp paylaşıyoruz zaman zaman…Paylaşmak, artık bölüşmek anlamına gelmiyor,tek kişi tüketip,tanıdık tanımadık herkese sosyal medya aracılığı ile çekilen resimleri göstermek  anlamına geliyor.

Yapabildiğimiz herhangi bir tarifi (teferruatlı malzememiz yok ise kolay bir kek,poğaça vb  olabilir), yaparak akrabalarımıza,arkadaşlarımıza,komşularımıza , çocuğumuzun sınıfta ki arkadaşlarına,bu tarz yiyeceklerin tadını bilmeyen, bilipte bulamayan,malzemesini temin edemeyen sığınmacı,mülteci,sokakta yaşayan insanlara ikram etmeliyiz.Özellikle zor şartlar altında ki kişilere yaptığımız ikram daha da makbul olacaktır.Böylelikle bizim de insan ile aramız da küçükte olsa bir muhabbet bağı kurulacaktır.

Yaptığımız Bu Tarif Cennetin Kapısı Açtırır ,kesin diyemeyiz ama:

Hadîs-i şerîfte buyurulur:

“Mûsâ -aleyhisselâm- Cenâb-ı Hakk’a bir ilticâsında: “- Yâ Rab! Seni nerede arayayım?” dedi.

Allâh Teâlâ buyurdu ki: “- Beni, kalbi kırıkların yanında ara.””

“Allâh, gönlü kırıklarla beraberdir.”

(Ebû Nuaym, Hilye, II, 364)

Kim bilir belki de bu tarifle,bu hadisi şerif in bir köşesine dahil oluruz.

Denemeğe değer bir tarif, ne dersiniz?

Ashâb-ı Uhdûd

Yorum yazın

Ashâb-ı Uhdûd / el-BURÛC SURESi MEALİ

1 – Burçlar sahibi gökyüzüne,

2 – Vaad olunan o güne,

3 – Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,

4 – Kahroldu o hendeğin sahipleri,

5 – O çıralı ateşin,

6 – Hani o ateşin başına oturmuşlar,

7 – Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

8 – Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah’a iman etmeleri idi.

9 – O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur ve Allah her şeye şahittir.

10 – İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

11 – İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur.

12 – Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir.

13 – Yoktan o yaratır ve tekrar o diriltir.

14 – Bununla beraber çok bağışlayandır, çok sevendir.

15 – Arş’ın sahibidir, yücedir.

16 – Dilediğini yapandır.

17 – O orduların kıssası sana geldi mi?

18 – Yani Firavun ve Semud’un?

19 – Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde.

20 – Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

21 – Hayır o şerefli bir Kur’ân’dır.

22 – Levh-i Mahfuz’dadır.

Ashâb-ı Uhdûd :Burûc Suresi’nde geçen  iman  etmiş müminlere  verilmiş isimdir.Özellikleri dinlerine ölümüne bağımlılık. İnancı olmayan şahıslar hendek açıp,içerisini ateşle tutuşturup, imanlı müminleri atıyorlar ve onların yanmalarını izliyorlar.İnanç özgürlüğü yok anlaşıldığı üzere.

İnsan hiç değişmiyor,aynı zulüm ,aynı eziyet artarak devam ediyor.İnsanlığa gelen tüm dinler iyiliği,doğruluğu,ahlakı ve ibadeti insanlara haber veriyor.Satıcılıkta hile yapan kişiye,”sen bunu doğru yapmıyorsun” denilince, her dönemde doğru söyleyeni susturmanın tek çare olduğunu düşünülmüş ve uygulanmıştır.Çünkü doğru insan olmak çıkarla ters düşmüştür.

Peki biz ne durumdayız?Din bize ne hatırlatıyor?Hayatımızı Kuran ve Sünnet üzerine mi yaşıyoruz yoksa çıkarlarımız üzerine mi?Din ile dünya hayatımız çakıştığında hangisini seçiyoruz?Bir diziyi kaçırdığımız da yaşadığımız telaşı,bir namaz vakti geçtiği zaman yaşıyabiliyor muyuz?Biz de bir Ashâb-ı Uhdûd olabiliyor muyuz?

İslam dini tohum gibidir.Gerçekten kalbe ekilirse kökleri  yüreği ,filizleri de tüm bedeni saracaktır.Davranışlar ve sözler ona göre şekillenecektir.Tohumların unutmayalım bir ekim zamanı vardır.Kışın ortasında ekilen tohum donar, yazın ekilen tohum yanar.Geç kalmayız inşaallah.

Not: Yahudi Zûnuvas ve adamları ,yahudiliği kabul etmeyen Necran hristiyanlarını,öldürmek için bu hendekleri açmıştır.(Kaynak:Muhterem Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi nin-Nebiler Silsilesi 3 Kitabı- Hz İsa As bölümü)

Her Kadın Değerlidir !

Yorum yazın

Her Kadın Değerlidir !

Kadınlar; evin yeri beğenilkirik_vazomeyip, sürekli değiştirilen süs eşyasına benziyor.Yeri değiştiriliyor, elden ele şekil alıyor, en sonunda modası geçti,denilip çöpü boyluyor.

Kadınların değerini örf,adet, gelenek, görenek ,kanunlar hatta din adamları bile tam anlatamamışlardır.Anlayanlar da yanlış anlamışlardır.Ya kadını ötekileştirmiş ya da köleleştirmiştir.

Kadınlar evin tüm işlerinden,çocuğunun ,kocasının,ailesinin yanlışlarından, yaşlı,hasta bakımlarından…kısacası hayatın tüm yükünden sorumlu tek kişi haline getirilmiştir.Elit kesim kadınlar sorumlulukların çoğunu, alt tabaka kadına bıraksa da bu kısım toplumların az bir kısmını oluşturuyor.Eğitimsiz,parasız kadın da değerlidir.Ne hikmetse bu kadınlara burun bükülerek bakılıyor.

Bir toplumun kadınlarına değer verilmez ise değersiz erkekler var olmaya devam edecektir.Erkek değerlidir ama kadın daha değerlidir.Çünkü erkeği de kadın doğurur.Toplumları fark edilmese de kadınlar şekillendiriyor.

Maddi bir karşılık vermediğin hiç bir hizmeti alamaz iken,çoğu erkek eşinden tüm hizmeti eksiksiz bekliyor ve eşine,boyan yok, kilon çok,bak şu kadın şöyle ,bu kadın böyle,hizmetçiye benziyorsun vs vs… davranışlar,sözler de kadını istismar ediyor.Eşine her türlü hizmet eden kadının emeği değersizleştiriyor..Bu tarz ilişkiler, kaliteli bir ayakkabının,sağda ayağın ki çok güzel olup,sol ayağınkinin  iki numara büyük olmasına benziyor.

Kadını ekranlarda istenilen role büründürüyorlar.Erkekler ekran da ne görüyorsa onu kadınlara uyguluyor.İnsan ne öğrenirse onu yapıyor.Erkekler tüm bilgileri tv den aldığı için!Tüm erkekleri kapsamaz belki ama çoğunluğu bu guruba dahil edebiliriz. Kadını her türlü istismar edip,değersizleştirip sonrada bunu da haber yapıp insanlara sunuyorlar.

Uyanık! kadınlar olalım.Yavrularımızı da( kız -erkek) islamı terbiye de yetiştirmeye gayret edelim.İslamın Peygamberi Hz Muhammed sav,eşlerine çocuklarına nasıl davranmış,araştıralım,okuyalım . İnşaallah daha iyi insanlar olacağız.Yeter ki niyet edelim.Kadın kadınlığın hakkını,erkek erkekliğin hakkını versin.Kimse kimseyi incitmesin.

Not: Feminst içerikli bir yazı olduğu düşünülebilir. Günümüz de malesef, kadına karşı her türlü istismar erkekler tarafından uygulanıyor.Erkekler kadar kadınlar da,kendilerine bir yer de bir hata yapıyor muyum ?diye sormalıdır.