Çocukken bahar mevsimine bayılırdım.Karlar erir, küçük derecikler büyürdü.Derelerin kenarında sarı sarı bahar müjdecisi çiçekler açardı.Bizim memleket biraz soğuk olduğundan ağaçlar çiçekleri birazcık daha geç açardı.Bizde sarı çiçeklerle idare ederdik. Pırıl pırıl güneşten ,ılık meltemli rüzgarlardan eriyen karların altından arınmış, durulmuş toprak göz kamaştırırdı.Bir de olmazsa olmaz çiğdemlerdi. Onları toplamak keyifli afiyetle yemek daha keyifliydi .Onları yedikten sonra baharın enerjisini içimizde hissederdik.Rengarenk kelebeklerin peşinden hiç durmadan koşardık.Bazı kelebekleri tutar kanatlarına dokunurduk. Onun o yumuşak kanatları yeni yapılmış yağlı boyalı resim gibi hemen bozulurdu. Sonra bakardık ki kelebek uçamaz hale gelir. Bizde onu bırakıp diğer uçan renkli kelebeklerin ardından koşup dururduk… Sonra ne mi oldu büyüdük ve kelebeğe dönüşü verdik…
Bir yanıt yazın